Kimdir bu ŞeBHîZ

Fotoğrafım
Hasret olduğu manaya hayatını hasretme gayretinde olup, Kur'an mektebine girme amacında bir talib'im... "Talip olunan değer ne kadar büyükse, tabi tutulan imtihanlarda o kadar büyük olur" hakikatini aklından çıkarmaması gereken bir talib...

20 Ekim 2010 Çarşamba

Öyle bir geçer zaman ki...




Hiç bir şey anlamazsın...
Anlamak istemezsin...
 
Ha fazladan yaşamışsınz hüznü ha az..
Ne farkediyor;
Her türlüsü insanı aynı yerden yaralıyor.
....


 
tam ekran seyreylemek için buraya tıklayın

8 Ekim 2010 Cuma

..İki arada bir derede yüreğim...



Kıpırdarsam döküleceğim..

Kalırsam da esaretim...

..İki arada bir derede yüreğim...

Günün Duası



"...Doğrusu senin Rabbin insanların zulümlerine karşı yine de mağfiret sahibidir. Bununla beraber unutmayın ki O cezalandırdığında da cezası çetindir." (Rad Suresi/6)

Kur'an mealini okurken karşıma çıktı bu güzel, müjde verici ve bir o kadar da kortucu ayet.

Yüce Rabbim şüphesiz ben kendime zulmettim, ancak sen mağfiret sahibisin, n'olur mağfiret et bize, cezalandırma... İstikametten de ayırma!

Amin!


:'(

O şimdi SuLTaN

"Rüzgarla savrulan bir yapmak misali savruluyoruz hayatta" diyerek serzenişte bulunanlara inat diyorum ki;

Alıp götürsün beni rüzgar çok uzaklara.
İnsan yüzü görmemiş, el değmemiş topraklara.
İnsan ki, artık dokunduğu yeri ıslah değil ifsad ediyor.
Yapma gücü ne kadar çoksa, yıkma gücü de o kadar yükseklere çıkıyor.
Ve yapmak yerine artık yıkmak tercih ediliyor.
"Hayat acımasız!"=Yanlış tabir!
İnsanlar acımasız nefislerine uydukları vakit.
Ve artık malesef nefisler sultan ediliyor!
Sultan olan nefsin hükmettiği bir dünya seyrediliyor...

"İçimin cılız sesine"

 
"İçimin cılız sesine" dinlemeye buyrunuz

Sıkı tut ki ruhunu, düşmesin!..




















Gülersin, gülersin....
Ve ağlarsın ardından.
Bu, böyle...
Lâkin...



Gülmede de, ağlamada da bir ümit saklıyorum içimde.
Bu ümidin de son nefese kadar orada kalmasını ümit ediyorum.


Ümit o ki; hiçbir çile ve zorluk ruhu yıpratmasın.
Bedeni yıpratabilir.
Yorgun düşülür.
Derman kalmaz.
Düşünemez hâle gelir insan.
Velâkin..
Ruhu sıkı tutmalı ki, düşmesin!
Mühim olan o çünkü...
Beden ne de olsa düşecek toprağa.
Bir yaprak gibi düşecek.
Bir kıvılcım gibi sönecek.
Amma



Sıkı tut ki ruhunu, düşmesin!..

….

R.Nazik Kaya'dan...

Konuş ne olursun kalbim!!!

Düşünmek en büyük armağanı insanın ve düşünmek en büyük çilesi ...
Bazen ağlayabilmektir nimet bazen de ağlamamak...
Bilmem ki anlatabilmek mi?daha iyi ağlatabilmek mi?
Ağlayan mı anlar
Anlayan mı ağlar?
Göz yaşı mı değerli alın teri mi?
Günah işleyen mi kederli,izleyen mi?
En acı olan umursamazlığımı insanın yoksa çaresizliğimi susanın ?
Konuş ne olursun kalbim!!!
Baki mi şu beden?
sevgi kim için gözyaşı kime...
Ayrılık bu dünyada mı zor? yoksa ahirettemi???
 
iktibas

Hayat zor mu? Domates mi kırmızı?.


Hayat "gerçekten" zor mu? Domates mi kırmızı?..

Hayat zor, diyenlere şaşmak lâzım... Çünkü "hayat zor"; eşittir deniz ıslak, taş sert, domates kırmızı, kar soğuk!.. Kar soğuk olmasa "kar" olmaz!.. Kar olmasa ne kartopu, ne kardan adam yapılmaz... Kar olmasa eğer, kar; baharı bekleyen çiçekler, ekinler ölür susuzluktan!.. Bugün kar yoksa eğer, yarın karınlar doymaz!.. Hayat mı zor?..

önüne konmuş domatesin "zaten kırmızı" olduğunu kabul ettikten sonra, nerde ki problem?.. İki yol var sadece, iki yol; her zamanki gibi... Birincisi; "Bu domates neden kırmızı" yolu... İkincisi; "Bu domatesten ne yapabilirim" yolu!.. Dikkatli bakmak lâzım; hâlâ zor mu hayat?...

iktibas

AyNa Ve ToPRaK


Toprak bir gün aynaya dediki:

“Ey ayna! İmreniyorum sana! Çünkü kim sana baksa, kendini görür; bana bakanlar ise, sadece beni görür!”

Ayna toprağa şöyle cevap verdi:

“Ey kara toprak, ne beyhude bir dert ile dertlenmişsin. Bilmiyor musun? Ben bana bakanların bugününü gösteririm. Oysa sen, sana bakanların yarınından haber verirsin....”

Bu cevap, toprağın beğenisine gitse de, tekrar dedi:

“Belli ki içimi rahatlatmak içindir sözlerin. Söyler misin bana, sana bakanlar, hiç dönüp bakar mı bana?”

Ve ayna toprağa acı bir gülümseyişle şunları söyledi:


“Merak etme! Bana bakacak yüzü kalmayanların gözü, hep sana döner!”

İktibas

Ç o c u k













"Yoksul bir çocuk görsem,
yağmur altında üşüyen
köprü olmak geçer hiç değilse içimden..."


sunay akın

Başlık mı? Bulamadım

Gönlüm çok genişsin biliyorum. İçine o kadar çook sevgi sığmış ki...
-İnanın ben zorlamadım, kendi almış ben hiçbir şey yapmadım!...

Ama öyle zamanlar geliyor ki, gönlümün alabildiği o sevgileri kalbim kaldıramıyor, bedenime çook ağır geliyor.

Çünkü gönlümdeki sevgiler bana hiiç yardım etmiyorlar. Kalbimi ve beni hep yalnız bırakıyorlar...

Varsın olsun. Gönlüme her sevgi girişinde birşeyler öğreniyorum, kalbimin katlanma, bedenimin taşıma gücü artıyor ya; işte bunlara değer en azından...

Ne yapayım bu da benim tesellim...

Yirmi27

Efendim'e vermek için
yirmi yedimden gün aldım
yirmi yetimden gül.

İbrahim Tenekeci

Olsamdı ben mekan, olsandı sen zaman...


Olsandı sen sema, olsandı sen hava
Alsamdı ben seni dem dem, nefes nefes.
Olsamdı ben mekan, olsandı sen zaman
Eflaki dolduran bir aşk olurdu bes
Bir kasedir alev dolu, gönlüm yana yana,
Ben ta senin yanında, dahi hasretim sana
Yaşlar dökende söndüremez ateşimi su,
Sunsan elinle kanımı, içsem kana kana...

Rabia Hatun

Su Sevgidir


Onun güzelliğini herkes görüyorsa, o bence az güzeldir.
Herkes biliyorsa o bence hiç güzel değildir.
Onun güzelliğini yalnız ben görüyorsam bu sevgidir
Yalnız ben biliyorsam bu aşktır.
Hiç kimse görmüyorsa bu yalnızlıktır....


Özdemir Asaf

Mevsim hazandır


Mevsim hazandır.
Kanatlarına takıp umudu
Göç etmekte gökteki kuşlar.
Mevsim hazandır.
Ağla gözbebeğim ağla sen.
Çünkü,
Bu mevsimde yaşanır
En acı pişmanlıklar.
Ağla sen!
Belki de bu olacak yaşadığın
En son bahar.

SiyaH'iM





Ey Siyah'ım!
Seni seviyorum...

Seni ayet kılıp, benimle tanıştırdığı için,
Tanıştırıp seninle yaşattığı için,
Seninle yaşadığımdan ötürü hiçbir zaman mahzun olmayıp, daima mesrur olduğum için
Seni ayet Kılan'a ve benimle Buluşturan'a sonsuz hamd ile...

Seninle yaşamanın hakkını vermeyi,
Seni başkaları ile tanıştırıp, onların da senin güzelliklerinden istifade etmelerine vesile olabilmeyi Rabbim bana nasib etsin ki; hamdinin yanında şükrünü de ifa edebilmiş olayım.

Ey Siyah'ım!
Seni seviyorum.

Başörtümsün, beni örtmekten ziyade bana isabet edebilecek haram nazarları örtüyorsun.

Korunmaya vesilesin,
Korunuyorum,
Koruyan ise Rabbim...

6 Ekim 2010 Çarşamba

Bu Derece Yalnızım işte


kinim nefrettim bile kalmadı... onlar bile beni terkettiler...

Toz MaVi Hayaller


Toz pembe hayaller vardır ya hani, düşündükçe insanı mutlu eden. Ama gerçek hayatla yüzleşince insan, hayal kırıklığına uğrar, şu dile pelesenk olmuş cümleyi söyler "toz pembe hayaller vardı, pembesi gitti tozu kaldı."

Niye böyle olur peki? Çünkü bu hayaller yıldızlar misalidir; parlak, güzel ama ulaşılmaz/ulaşılamaz.

İşte bu yüzden ben, toz mavi hayalleri seçiyorum: Okyanus kadar göz alıcı, gökyüzü kadar engin. Çok uzakta ama çok da yakında.
Yeter ki gitmemiz gereken yolu iyi bilelim, dalacak/açılacak ya da uçacak gücü kendimizde bulalım. Hayallerimize o zaman erişiriz inşAllah,,,

Vesselam,,,

Yalnızlığın Ağırlığı

Yalnızlığı soluyorum en tavan yapmış hali ile. Aldığım ve verdiğim her nefeste.
Yoğunluğundan mı ne, adeta her nefes alışımda ciğerlerim yanıyor.
Kalbimde başlayıp tüm bedenime bir acı yayılıyor. Uyuşsun istiyorum tüm bedenim ve bu acıyı hissetmeyim. Peki, ama o zaman işte yerlerdeyim. Yalnızlığın ağırlığını taşıyamıyor artık bedenim.

Uyuşsa tüm bedenim ve hissetmesem de yaşadığım bir gerçek var anlıyorum...

Yalnızlık... Zaman zaman sizi havalandırsa da, buna ihtiyacınız da olsa, fazlası ve uzaması günün birinde sıkıyor mutlaka...

Senin İçin...


Hiç ayak basılmamış kıyılardayım yine. Ve arayışlardayım. Arıyorum ama izine dahi rastlamadığım bu yerde kendisini bulabileceğimi hiiç zannetmiyorum.

Aradığım dostluğu yine bulamıyorum.

Sahi var mıdır sizce arayışıma cevap verebilecek bir dost?
Hani denenir ya testiler. Bir kere vurursun duvara ve ikinci bir defa ardından üçüncü kez. Kırılmazlar, sağlamdırlar. İşte hakiki testi onlardır. Bu testiler misali dostlar var mıdır sahi?

Arkanızı dönüp gitmenize izin vermeyen, gözlerinizdeki yaşlarla birlikte düşen, bir bakışınızda yüreğiniz ve zihninizden geçenlerin hepsini gören, uçurumun kenarına geldiğinizde siz, bir şefkat tokatı ile sizi kendinize getiren, o tehlikeden alıp çıkarıveren...

Ben hayat sahilimde bu dostun izlerine hiç rastlayamadım. Ya da gönül limanıma yanaşan bir yelkenlisine.

Yoksa acaba çağırmayışımdan mı gelmeyişi, çağırmadım mı ki?
Yanıyor içim ve gökyüzüne yükselen dumanları ile sinyaller gönderiyorum, haber verip davet ediyorum!
Bunu anlayabilecek ve davetime icabet edecek, olmayan ama olabilecek dost...

Gelir misin acaba... Dostum... Tüm gönül çiçeklerim ve dahası gönlüm senin için...

Suçluyum Aslında ve Mahkum


O kadar çok eksiğim ki henüz...
Hala insanlardan medet umuyorum, isteklerimin defalarca karşılık bulmadığını gördüğüm halde. Şefkat bekliyorum, aslında onların da şefkate ihtiyaçları olduğunu bildiğim halde. Birşeylere ihtiyacı olan nasıl birilerinin ihtiyacını karşılar ki?! Bazen bunu unutuyorum. Herşeyden müstağni olan RaBBiMMMMM!!! Sen'in şefkat kollarından başka kollar arıyorum. Suçluyum!

Hala yalnızlığıma insanların çare olacağını zannediyorum. Kendi kendilerine dahi yetmeyen insanlardan bunu nasıl bekliyorum. Her zaman yanımda olamayacaklarını elbette biliyorum ve de çok kere şahit oldum. Unutuyorum bazen Sen'in kalbimde olduğunu, şah damarımdan daha yakında bulunduğunu. Yalnız olmadığımı unutuyorum. Teselliyi başka yerlerde arıyorum Rabbim. Suçluyum!

Bana yapılan haksızlıklar, yanlışlar karşısında birilerine hala kırılıyorum, özür bekliyorum. İnsanların hatalarla dolu olduğunu, dört dörtlük olamayacaklarını bilmiyor muyum? O zaman neden inciyorum? Unutuyorum RaBBiMM sadece senin Adl (gerçek adalet sahibi) olduğunu. Sadece Sen'in herşeyin Hakk'ını tam olarak verdiğini, herşeyi layık olduğu yere sadece Sen'in tam olarak koyduğunu. Ve insanların Hak'tan bir an dahi olsa ayrılabileceklerini. Yine suçluyum!

Ve suçumun cezasını çekiyorum, her an üzülmekle...

Sen'de bulacağım şeyleri hep insanlarda aramışım. Ne kadar yalnız yollardaymışım...

RaBBiMM affet beni, ve bana Sen'i ver ne olur! Ve Sen'den başka neyim varsa hepsini al... Bana lazım olan Sen'sin sadece. Sen ve Sevgin!!!

4 Ekim 2010 Pazartesi

Yalnızlık Kârdır




Mahzunluğun olmadık zamanı vardır...
İnsan mahzunlaştıkça dünya ona dardır...
Zaman geçtikçe anlıyor insan,
Yalnızlığa yalnız Allah Yar'dır...
O halde yalnızlık aslında en büyük kardır...


Ve'S SelaM...

Gelsin Hayat

fotograf: suspus


Gelsin hayat takdir edildiği gibi,
Dayanağımı kaybetmedikten sonra dert mi bilirim ki...


(=

1 Ekim 2010 Cuma

Ey Sultan Ahmed!

Foto: Enver Manço

"Ey Sultan Ahmed!
İçine giren insanların, içinde bulunduğun şehri inşa/ihya etmesi gerekirken, ifsat ettiğinden herkes gafil!..."
Dedim de Sultan Ahmed'e, onun sessiz çığlıkları çok önceden göğe yükselmiş bile...

---------

İstanbullular bana kızmasınlar, zira her şehir İstanbul'dan minik izler taşıyabilir, ki bu da yukarıdaki hakikatten daha acı bir hakikat...

Ve bu gerçek bir daha hatırlatmaktadır ki;
Biz bu dünyaya durmak için değil, yemek için değil, gezmek için değil, uyumak için değil, ihya-yı İslamiyet için geldik. Ama Malesef ki furû olan işleri önemseyip asıl işi ihmal ettik...


işte bu acı gerçekleri öğretti bana İstanbul seyahatim...





"Cuma" nedir ki?



Biz ne biliriz ki "Cuma" nedir?


Cuma'yı kılarken Sahabe-i Kiram'ın sevinçten gözleri dolardı ve korkudan tir tir titrerdi. Ama bu öyle bir korkuydu ki; bir daha ki Cuma'da olamamanın korkusu. Ölümün değil, Cuma'ya gelememenin korkusu idi.


Biz ne biliriz ki Cuma günleri camii önlerinde meleklerin beklediğini ve Cuma'ya gelenlerin isimlerini, gümüş kalemlerle defterlere yazdığını.


Gümüş kalemlerle yazılmış, yaldızlı sayfalar dileklerimle...

Hayırlı Cuma'lar...